BIY

29 Aralık 2009 Salı

Şampiyon Takım Belli

Tüm takımlar için istikrarsız bir ilk yarı geride kaldı ve şampiyon takımın belli olacağı bir döneme girdik. Evet şampiyon takım bu arada belli olacak. İlk yarı yaptığı yanlışların-doğruların analizini iyi yapan, ihtiyaç duyduğu noktalara faydalı transfer yapabilen ve iyi antremanlarla hem ilk yarının yorgunluğunu atabilen hemde oyuncularını fizik-kondisyon olarak güçlendiren takım şampiyon olacak.

Beşiktaş bu aranın sonunda bir de seçim süreci yaşayacak. Yani işi biraz daha zor. Seçimden önce takıma genel olarak baktığımızda ikinci yarı için Beşiktaş'ın yapması gerekenlere kısaca göz atalım.

Beşiktaş kadro yapısına ve derinliğine bakıldığında aslında şampiyonluk için en avantajlı takım. Ama oyunculardaki aşırı isteksizlik ve güçsüzlük bu avantajı yok ediyor. Öncelikle çözülmesi gereken konu bu. Yani Beşiktaş transferini ilk önce kendi içinde yapacak. Bu konu da işi kolay olmayacak çünkü liste kabarık: Tello, Nihat, Yusuf, Holosko, Tabata, Nobre, Serdar Özkan ve son haftalarda düzelse de Bobo. Yönetim ve Teknik Heyet ne yapıp edip artık bu oyuncuları kendi kimlikleri ile oynamalarını sağlamalı. Baktı devre arasında aynen devam eden var gereğini hiç düşünmeden yerine getirmeli.

Beşiktaş'ın diğer çözmesi gereken konu da sistemi. Artık Mustafa Denizli ilk yarıya ve kadro yapısına göre kararını değiştirmesi gerektiğini görmeli. Nihat ve Holosko ile oynamak istiyorsa tek şansı 4-4-2. Savunma zaten oturdu (Toraman-Sivok-Ferrari-İsmail veya Üzülmez). Orta alan da Enst ve Fink. Solda Tello, sağda Ekrem veya güçlü bir Serdar Özkan, ileride Bobo-Nihat veya Bobo-Holosko.

Kartalın uçması için kanatlarını kullanması gerekiyor. Kanatlarıda kullanabilecek oyuncular Tello, Serdar Özkan, Ekrem. Tello'nun kesinlikle ama kesinlikle solda artık oynaması gerekiyor. Sayın Denizli Tello'dan Revivo, Rapaic yaratmaktan, ters taraftan 20 maçta bir atacağı gollerin sevdasında vazgeçmeli. Bu adam sol bek olarak alındı. Niye hala fantezi yapılıyor. Ertuğrul Sağlam radikal bir karar alarak Tello'yu gerçek yerinde oynatmaya başlamıştı hatta herkes de takdir etmişti. Eğer devam edebilseydi Beşiktaş Carlos'una kavuşabilirdi. Neyse Tello'yu başka bir yazıda tamamiyle tekrar değerlendiririz.

Beşiktaş'ın diğer çözmesi gereken konuda Fink. Fenerbahçe maçı hariç bence hedefleri olan Beşiktaş'ta oynayacak bir oyuncu değil. Çok iyi niyetli, çok mücadeleci ama yetersiz. Oynadığı maçları dikkatle inceleyin. Öyle kritik noktalarda hata yapıyor ki ataklar gelişemeden bitiyor. Aldığı topların yüzde 90'nını olumsuz kullanıyor. %50 sini iyi kullansa bu kötü Beşiktaş bile iddia ediyorum 5 puan önde lider olurdu. Eğer Mustafa Denizli 4-2-3-1 de devam edecekse hiç düşünmeden hazır seçim zamanı da Beşiktaş'ın Fink'i gönderip bir Fabian Enst daha bulması gerekiyor.

Kısaca devre arası bittiğinde diğer takımlarla birlikte yapılanlara bakarak Beşiktaş'ın şampiyon olup olamayacağı ligin sonunu beklemeden göreceğiz. Umarız lig öncesi hazırlık kampında yapılan hatalar tekrarlanmaz.

19 Aralık 2009 Cumartesi

Ağır Zemin Ağır Yara

Son derece ağır zeminde Beşiktaş’ın bu kadro ile Bursaspor gibi bir takıma karşı sahaya çıkması akıl alacak gibi değil. Zaten ilk yarı pozisyon üretemeden tamamlanarak bunun ne kadar mantıksız olduğu anlaşılmış oldu. Artık iş işten geçti derken ikinci yarıya nasıl olduysa mantıklı bir değişiklik ile başlanıldı. Sercan’ın ikinci yarının başında oyunu koparacak golü atamaması ve biraz baskı ile gelen iki gol sonrasında hiç kimsenin umut etmediği bir skor çıktı ortaya. Bu sefer maçı koparacak golü Bobo kaçırınca ve Beşiktaş geri yaslanınca Bursa baskı kurdu.
Böyle bir baskı yenilirken Ferrari’nin sakatlanması büyük şansızlık. Ağır zeminde çok yorulan takıma güç katacak, bir oyuncu girmesi beklenirken böyle bir zeminde son düşünülmesi gereken Yusuf oyuna alındı ve Beşiktaş bu değişiklik ile maçı kaybetti.
Yahu geçen Manisaspor, Diyarbakırspor maçlarında oyunu açacak, pas verecek, top tutacak adama ihtiyaç varken fizik gücü yüksek düz oyuncularla oynuyorsun , maçın son anları, zar-zor öne geçmişsin zaten Yusuf’u alıyorsun!
Ertuğrul Sağlam çıkardığı kadro yaptığı değişiklikler ile maçı kazandırıyor, Mustafa Denizli maçı kaybettiriyor.
Beşiktaş’ın saçmalıklarını bir yana bırakıp bu başarılı oyun nedeniyle Bursa’yı alkışlamak lazım. Hak ettikleri bir galibiyet aldılar. Umarım devre arasını iyi değerlendirip bir-iki güçlü takviye ile şampiyonluğu sonuna kadar kovalarlar. Bu sene olmasa bile istikrar sağlanırsa önümüzdeki yıl Bursaspor’un şampiyonluğun en büyük adayı olacağını düşüyorum.

Son söz tabii ki hakem Tolga Özkalfa’ya! Berbat bir yönetim gösterdiğiniz sayın Özkalfa. Sizin göreviniz maçın birinci dakikasına, doksanıncı dakikasına, takımına bakmadan kuralları uygulamak değil mi? Niye uygulamıyorsunuz veya uygulayamıyorsunuz?
Maç başında Beşiktaş top çıkartırken Bursaspor’lu oyuncu topu elle kesiyor, kart yok. Lütfedip ikinci elde Ozan İpek’e sarı kart gösteriyorsunuz. Dakikalar 17’yi gösterdiğinde Ozan İpek Enst’e öyle bir giriyor ki oyuncu bile atılacağını düşünüyor. Hatta zorlasan kırmızı kart bile çıkartırsın öyle bir pozisyon. Ama Tolga Özkalfa oyuncuyu atamıyor. Böyle hakemlik olmaz olsun. Sonra bu oyuncu çok değil iki dakika sonra Bursaspor’un ilk gölünü atıyor. 87’de de üçüncü golün asistini yapıyor.
Herkes penaltı’yı tartışıyor, ama orası hikaye. Penaltı değil diyen herkes lütfen Tomas Zapotocny ayaklarının yerden ne kadar yukarıda olduğuna dikkatlice ve tarafsızca baksın. Yok eğer bu oyun futbol değil de yüksek atlama diyorlarsa penaltı değil diyebilirler. Maçın başındaki elle oynamalarda da zaten voleybol oynanıyordu, niye sarı kart olsun değil mi?

17 Aralık 2009 Perşembe

Şampiyonlar ligi yayın rezilliği

Beşiktaş'a yapılan haksızlığa ve hatta saygısızlığa neden izin veriliyor? Neden yönetim sesini çıkarmıyor? Stada gidemeyen milyonlarca taraftarın hakkı değil mi Şampiyonlar Ligi'nin heyacanını yaşamak? Konu şampiyonlar ligi yayın rezilliği! Son CSKA maç günü tüm gün heyecandan yerimizde duramadık, akşam olsunda Beşiktaş'ımızın Avrupa kupası heyacanını yaşayalım diye! Maç heyecanını, maç öncesi yayınları bırakın takım kadrolarını bile maç başladıktan 3,5 dakika sonra öğrenebildik. (Gerçi Mustafa Hocanın çıkardığı kadroyu görünce bütün heyecanımız kaçtı ama o konuyu maç yazısında yazdık.) Ya olacak iş mi bu? Bu kadar önemsiz, bu kadar değersiz mi bu takım, milyonlarca izleyici. Maçın ilk yarısı bu haksızlılığı hazmederek geçtiği için maç falan seyredemedik. Para kazanmak için tabii ki reklam koyacaksınız ona lafımız yok ama maçtan önce ki diziyi o haftalık kaldırsanız veya erken bitirseniz olamaz mıydı? Yarım saat stadın atmosferini yaşatmalı, takım kadrolarını vermeli; analizler ve yorumlar yapmalıydınız. Ama çok görüdünüz işte bunu bizlere. Merak ediyorum, Fenerbahçe veya Galatasaray ın maçı olsaydı böyle bir şey yapmaya cesaret edebilir miydiniz? Saat 20.00 den itibaren yayın yapmaya başlardınız o zaman.
Star TV yi ne kadar eleştirsek ne kadar yazsak azdır onun için daha fazla uzatmıyorum ama çok çok ama çok ayıp ettiler. O akşam ki önemsemezlik sadece yayıncı kanal ile sınırlı değildi. Her hafta onlarca lig maçından önce yayın yapan diğer kanallarda da spor kanalları dahil maç öncesi yayını yapılmadı. Herhangi bir lig maçından daha mı önemsiz Avrupa Kupası maçı. Beşiktaş'ı bu kadar önemsiz gören herkese teşekkür ediyorum. Beşiktaş'ı haklarını savunamayan Beşiktaş yönetimine de çok teşekkür ediyorum.

14 Aralık 2009 Pazartesi

Amerikan Futbolu

Uzun zamandır şüphe ediyordum, CSKA maçında emin oldum ama hadi şampiyonlar ligi diye de değildir ya dedim ama Manispor maçından sonra artık kesin olduğunu anladım. Mustafa Denizli, Amerikan Futbolu Teknik Direktörü.
Hücum futbolunun yaratıcısıymış falan hepsi hikaye. Tarih öğretmeni olduğu da…
Futbol tabii ki mücadele oyunu, tabii ki takım oyunu ama aynı zamanda yaratıcılık oyunu, zeka oyunu, estetik oyunu… Beşiktaş’a baktığında bu özelliklerde kim var: Tabata, Serdar Özkan, Yusuf, Delgado, Tello. Belki birazda Holosko. Kimler oynuyor peki: Ernst, Fink, Uğur, Ekrem, İbrahim Toraman. Çıkan kadro da hangisi var? Tello. Ne yaptı? Hiçbir şey. Bu durumda maçı kazanmak isteyen bir takım ne yapmalı. Hadi diğerleri sakat, Tabata ve Serdar Özkan’ı oyuna almalı. Ama nerde? Mustafa Denizli ne yapıyor Nobre’yi sokuyor. Sanki Bobo’ya sen asist yapmayı becerdin de Bobo gol atmadı. Zaten oyuna girdkten sonra Nobre ne yaptı? Pas atacak adam olmayınca orta sahaya top almaya geldi. O zaman niye Nobre oyunda. Sen forvetlerine pas atamayacaksan 5 forvetle oynasan ne olacak. Mantık ne doldur-boşalt. Nasrettin Hoca misali Ya Tutarsa. Tutmuyor işte Sayın Mustafa Denizli tutmuyor.
Göle maya çalma ile bu iş olmuyor, OL-MA-YA-CAK-TA. Bunu anlaman için daha ne gerekiyor.
Sen en iyisi devre arası Servet’i, Lugono’yu, Gökhan Zan’ı, Bilica’yı falan da transfer edip Amerikan Futbol ligine müracaat et. Belki orda gerçekten Başarılı olursun…
İstersen şimdiden kimsenin tutturamadığı kadro seçimini ben yüzde yüz tutturayım.
Kalede: Hakan Arıkan.
Defans: İbrahim Kaş, Servet, Gökhan Zan, Bilica.
Orta Saha: İbrahim Toraman, Ferravi, Fink, Sivok,İbrahim Üzülmez,
Forvet: Rüştü (yakında nasıl olsa oynatırsın, ama sürprizi kaçtı, yazdık artık)
Yedekler: Ekrem, Uğur İnceman, Enst, Barış Özbek, Mehmet Topal, Volkan

13 Aralık 2009 Pazar

Bu kafayla

Bu kafa ile ancak Sivas ile yarışırsan şampiyon olursun. Elinde silahların var ama sen kullanmıyorsun inanın insanın aklı mantığı almıyor. Tabata nerede? Serdar Özkan nerede? Yusuf nerede?

Tello sahada ama sadece ismi, Tello nerede? Geçen senenin sağ beki Ekrem sol açık stoper Toraman sağ bek. Kanatları olmayan bir Kartal nasıl maç kazanacak. Sağ kanattan bir tane orta yok. En büyük saçmalık da duran toplar, Beşiktaş federasyon ile anlaşsın ve artık duran top kullanmasın en iyisi.

Ya bir takım bir tane gol atamaz mı duran toptan. Bir öğrenmişler ön direk başka bir şey yok. Pordon hakkını yemeyelim arada ceza sağası dışına vole için top çıkartıyorlar, kendi kalelerinde kontra atak yemek için.

Bursa maçını kazanmaktan başka şansımız yok artık. Beşiktaş'ın şu an yapması gereken şu; Devre arasında sene başında boşa giden hazırlık kampını da düşünerek gerçek bir takım gibi hazırlanacaklar ve yarım sezon boyunca çok ama çok üzdükleri taraftarlarına ikinci yarı çok güzel maçlar izletecekler.

Yoksa Denizli sezon sonunu zor görür.