BIY

30 Ocak 2010 Cumartesi

Önemsiz Kulüp

Cuma sabahı NTVSpor'da spor haberlerine denk geldim. Akşam maçımız var, hafta sonu Başkan'lık seçimimiz var ya seyredeyim dedim.

Demez olaydım.. İlk haber Galatasaray'ın transferi. Olabilir adamlar transfer yapmış. İkinci sıra Fenerbahçe'nin pazar günü yapacağı maçın haberleri son haberde Futbol federasyonu ile ilgili bir konu.

Yani; Akşam maçı olan, hafta sonu kongresi olan kulüp yok sayılıyor.

Evet maalesef artık Beşiktaş; gazetelerde arka sayfalar da, haberlerde de en son veya hiç haber edilmeyen bir kulüp. Beşiktaş'ı bu duruma getirenlere yazıklar olsun.

Şampiyonlar ligi son maçından sonra yazdığım "Şampiyonlar Ligi Yayın Rezilliği" yazısı da yazının devamı olsun okuyamayanlar için.

"Beşiktaş'a yapılan haksızlığa ve hatta saygısızlığa neden izin veriliyor? Neden yönetim sesini çıkarmıyor? Stada gidemeyen milyonlarca taraftarın hakkı değil mi Şampiyonlar Ligi'nin heyacanını yaşamak?

Konu şampiyonlar ligi yayın rezilliği! Son CSKA maç günü tüm gün heyecandan yerimizde duramadık, akşam olsunda Beşiktaş'ımızın Avrupa kupası heyacanını yaşayalım diye! Maç heyecanını, maç öncesi yayınları bırakın takım kadrolarını bile maç başladıktan 3,5 dakika sonra öğrenebildik. (Gerçi Mustafa Hocanın çıkardığı kadroyu görünce bütün heyecanımız kaçtı ama o konuyu maç yazısında yazdık.)

Ya olacak iş mi bu? Bu kadar önemsiz, bu kadar değersiz mi bu takım, milyonlarca izleyici. Maçın ilk yarısı bu haksızlılığı hazmederek geçtiği için maç falan seyredemedik. Para kazanmak için tabii ki reklam koyacaksınız ona lafımız yok ama maçtan önce ki diziyi o haftalık kaldırsanız veya erken bitirseniz olamaz mıydı? Yarım saat stadın atmosferini yaşatmalı, takım kadrolarını vermeli; analizler ve yorumlar yapmalıydınız. Ama çok görüdünüz işte bunu bizlere.

Merak ediyorum, Fenerbahçe veya Galatasaray ın maçı olsaydı böyle bir şey yapmaya cesaret edebilir miydiniz? Saat 20.00 den itibaren yayın yapmaya başlardınız o zaman.Star TV yi ne kadar eleştirsek ne kadar yazsak azdır onun için daha fazla uzatmıyorum ama çok çok ama çok ayıp ettiler. O akşam ki önemsemezlik sadece yayıncı kanal ile sınırlı değildi.

Her hafta onlarca lig maçından önce yayın yapan diğer kanallarda da spor kanalları dahil maç öncesi yayını yapılmadı. Herhangi bir lig maçından daha mı önemsiz Avrupa Kupası maçı.

Beşiktaş'ı bu kadar önemsiz gören herkese teşekkür ediyorum. Beşiktaş'ı haklarını savunamayan Beşiktaş yönetimine de çok teşekkür ediyorum."

AHESTE AHESTE

Öncelikle 2. yarıya galibiyetle başlamak çok önemli idi. Bunu başardığı için takımımızı tebrik ediyorum. Hatta her zaman en çok eleştirdiğimiz, bu şekilde devam ederse her zamanda eleştireceğimiz Mustafa Hoca'yı da mantıklı denilebilecek bir kadro çıkardığı, özellikle doğru oyuncu değişiklikleri yaptığı için tebrik ediyorum.

Şimdi gelelim eleştirilerimize.

Bu oyun anlayışı ile bu temposuzlukla ile şampiyon olunmaz. Hücuma çıkarken takım KARTAL gibi çıkması gerekirken aheste aheste keklik gibi çıkıyor. Böyle olunca da rakip gardını alıyor, pozisyona giremiyorsun.

Ayrıca belirli periyotlarda da olsa pres yapıp baskı yapılamıyor, rakip kendi sahasına mahkum edilemiyor. Daha önce ki yıllarda kurulan baskı ve üst üstüne yapılan bindirmelerle gol bağıra bağıra geliyorum derdi. Şimdi golü bırakın pozisyona bile girebilmesini ümitle 90 dakika bekliyoruz.

Maçın ilk yarısında kaleye giden şut bir adet. O da 20 dakika da Fink'in sağdan çıkardığı topa Bobo vurdu. İkinci yarı da aynı mantık ile giderken yan hakemin penaltısı ile gol geldi.

Bu takımın hücum oyuncularının tamamının psikolojik tedavi görmesi lazım. Golden önce hadi rakip kapandı üretken olamadınız diye iyimser olalım! Golden sonra ki karmaşa neydi öyle. Gerçi onlara bile pozisyona girdik diye şükür ediyoruz.

Biraz ayağa top yapabilmeyi, boş alanlara akıllı koşular yapabilmeyi becerebilseler maç 2-0 olacak, garantileyeceksin 3 puanı. Ama nerde o yetenek. Ya Fink bile ofansif olarak olumlu işler yapmaya çalışıyor bizim hücum silahlarımızın tamamı kendileriyle cebelleşiyor.

Necati'nin 82'inci dakikadaki kafa vuruşu gol olsa -ki olmaması büyük bir mucize- nasıl kalkacaktınız altında merak ediyorum.

Lütfen artık Beşiktaş'ta oynadığınızı Kartal olduğunuzu hatırlayın ve aheste aheste oynamaktan vazgeçin.

18 Ocak 2010 Pazartesi

Kimlik Bunalımı

Beşiktaş çok kötü bir kimlik bunalımı yaşıyor ve maalesef bunun önlemini alacak profesyonel bir kadrosu yok. Yönetimi seçim telaşına düşmüş. Yaptıkları yapacaklarının teminatı olarak seçime girmesi gereken yönetim vaatlerle seçime hazırlanıyor! Hatta nasıl bir hazırlıktır ki bu Başkan Kasımpaşa maçını seyretmedim, kötüymüşüz diyebiliyor.

Neymiş kulübü profesyoneller yönetecekmiş... Stat yapılacakmış...

O profesyonellerin çalışması için kulübün milyonlarca dolar borca girmesi, takımın yerle bir olmasına mı gerek vardı illa ki? Daha doğrusu zaten yapılması gerekenlerin ne olduğunu anlamak için SEÇİME mi ihtiyaç vardı? Veya seçimde değil, çünkü bu ilk seçiminiz değil, karşınıza rakip çıkmasına mı? Siz zaten kulübü profesyonelce yönetseniz milyonlarca taraftar size karşı tutum alır mıydı?

Takım sadece Musfata Denizli'nin eline ve ruh haline bırakılmış durumda. Hesap soran yok. İşin başka bir trajikomik yanı da böyle bir çalışma ortamı sunulan Hoca'nın Başkan'a yaptığı. Her alınan başarısız sonucun Başkan'a onlarca oy kaybettirdiğini görememesi için kör olması lazım.

Sanki Mustafa Denizli, Yıldırım Demirören'den sene başında ayrılmasına izin vermediği, emekli piyangosu Milli Takım Teknik Direktörlüğünü kaçırttığı için intikam alıyor.

Neyse seçimi sonraya bırakıp takımımıza gelelim.

Beşiktaş'ın öncelikle Tabata sorunu çözmesi gerekiyor. Beşiktaş'ın hazırlık maçları, kupa maçlarında bile oynatmadığı, maçları kaybederken oyuncu değişikliklerinde alternatif olarak bile kullanmadığı 8 milyon euro kulübü de oturtmaya hakkı yok.

Çözümde; hiç zaman kaybedilmeden Delgado oynasın veya oynamasın Tabata'nın başka bir takıma kiralanması. Beşiktaş'ı düşündüğüm için satılması diyemiyorum, çünkü satılmaya çalışılsa ne kadara satacakları malum? Bu arada Hoca bu konu yüzünden de Başkanı'na ciddi oy kaybettiriyor?

Tabata'dan sonra çözülmesi gerek başka bir konu Serdar Özkan. Bu çocuk ile resmen dalga geçiliyor. İlk yarı neredeyse hiç bir maçta oynatılmayıp direk derbi maçlarında yarım devre oynatıldı. Tüm güveninizi vererek bir kaç maç kendi mevkisinde oynaması için isminin Rodrigo Serdar mı olması lazım?

Bu çocuk değil miydi birkaç yıl önce Messi ile kıyaslanmaya başlanan, Milli takıma kadar yükselen, Liverpool'a gol atan, sağ kanatı Keita gibi kullanan. Tello'ya gösterilen sabrın, anlayışın yüzde biri dahi niye gösterilemiyor?

Bakın son maçlarda Beşiktaş kaç adet yerini bulan kanat ortası yapabilmiş? Bir adet. O da Hamburg maçında ilk yarının son anlarında Serdar Özkan'ın sağ kattan Holosko'ya yaptığı ve Holosko'nun da kale önünden kafa ile dışarı attığı top, başka yok.

Sonra Beşiktaş gol pozisyonuna giremiyor oluyor. Kanatları kullanamazsan, pas yapamazsan, duran topları değerlendiremezsen giremezsin tabii.

Son bombamızda Fabian Ernst. Takım en başarılı oyuncusu ya ona da el atmadan, performansını bozmadan, faydalı olduğu yeri değiştirmeden duramadı sayın Denizli.

Yeni 10,5 numaramız Ernst! Hayırlısı olsun.

Bakalım daha neler göreceğiz....

13 Ocak 2010 Çarşamba

Duran TOP

Bırakın Türkiye'yi Dünya'da duran topları bu kadar anlamsız ve etkisiz kullanan takım var mı acaba? Bıktık artık sürekli aynı yere top kesilmesinden, hiç bir alternatif
üretilmemesinden.

Atamıyorsun bir de üstüne kornerden adam paylaşamayıp, gol yiyorsun. Hem de maç boyu tek korner kullanan takımdan. Peki sen kaç korner kullanmışsın ON, bir de en az onbeş defa serbest vuruş. Sonuç SIFIR. Yazık çok yazık.

Tello'ya şu soruyu sormak istiyorum. Sen mi gerçekten bu kadar beceriksizsin, yoksa sana duran topları aynı şekilde attıranlar mı? Gerçi bir insan beceriksiz olsa tüm maçlarda onlarca duran topu aynı yere atamaz! Diğer oyuncularda kullandığında (Nihat vb.) aynı yere atıyor zaten. Demek ki birileri bu şekilde atmasını istiyor!

Aynı beceriksizlik taç atışlarında da var. Elimizle bile bir topu rakiplere veriyorsak daha ne yazmak gerek bilemiyorum.

İbrahim Kaş, Uğur İnceman, Ramazan ve son 15-30 dakika harici Yusuf bu takımın oyuncuları değiller. Yenilen gollere bakın başrollerde hep bu oyuncular var. İlk gol Uğur adama eskortluk yapıyor, Ramazan da kararsızlık ile arada kalıyor. İkinci gol de sol kanattan ceza sahasına gelen ortaya Ramazan boşa çıkıyor, anlamsız bir gol daha. Üçüncü gol de İbrahim Kaş her zaman ki gibi dağınık, kontrolsüz müdahale de bulunuyor ve penaltı.

Tesadüfen pozisyon hatası falan değil bu örnekler, her maç aynı şeyleri yaptıkları için yazıyorum. Beşiktaş gibi bir takımda oynayan oyuncuların kapasitesi maalesef işte bu.

Futbol da orta sahaya hakim değilsen, bloklarının orası kopuksa başarılı olamazsın. Gol atabilmek için de hücüm organizasyonuna yoksa asist yapacak oyuncuya ihtiyaç var.
Beşiktaş'ta hangisi var?

Çıkan oyuncularla takım 4-2-4 oynuyor, hatta Uğur'u da saymazsak 4-1-4. Yani Orta saha yok, bloklar kopuk. Gol atabilmek için organizasyon yok, asist yapacak oyuncu da yok. Duran toptan atma şansın pardon yeteneğin, becerin zaten yok.

Bunların üstüne oyuncu değişiklikleri evlere şenlik. Mücadele gereken maçta güçsüz, kırık tedirginliği olan ve açık alanda iyi oynayan Holosko oyuna giriyor, sanki 3-1 öndeymişsin gibi. Pozisyona girme ve asist sıkıntın varken de Nobre giriyor.

Hepsinden daha önemli olan da bir takım bu kadar ruhsuz nasıl olur? Takım tabii ki maç kaybedecektir, sorunumuz maç kaybetmesi değil. Sorun; mücadele etmemesi, kimliksiz, ruhsuz bir şekilde 90 dakikayı tamamlaması yani yeniliyor olmasına rağmen direniş gösterememesi. İşte bu kabul edilecek bir şey değil.

11 Ocak 2010 Pazartesi

Beşiktaş'a Değil Türk Futboluna İhanet

Uzun yıllardır bir maçtan bu kadar keyif aldığımı hatırlamıyorum. Hem de bir hazırlık maçından! Nedeni de Necip Uysal ve Rıdvan Şimşek. İnşallah fazla nazara gelmezler ve çok çalışmaya devam ederler.

Fabian Enst Beşiktaş'a geldiğinde tamam işte budur demiştik ya işte Necip için de aynı şeyi söylüyorum. Hatta iddia ediyorum Enst'ten daha iyi olacak. Hırsı, mücadelesi, tekniği ve top kullanma yeteneği üst düzeyde. Hatta tekniğini ve top kullanma yeteneğini Fink ile kıyaslanmaz bile. Beşiktaş aradığı oyuncuyu kendi içinde kendi kanında bulmuştur.

Aynı şekilde Rıdvan Şimşek'te kendine yapılan, içine Cafu kaçmış benzetmesini fazlasıyla hak ediyor. Maç'ın 27 inci dakikasındaki çıkışı ve Tabata'ya verdiği akıl dolu pas müthişti. Beşiktaş artık stoperlerden sağ bek yaratma sevdasından vazgeçilmeli ve ısrarla bu hazineyi kullanmalı.

Sonuçta önemli olan bu kaynakları kullanabilmek ve işletebilmek. Türkiye'nin de milyarlarca dolar yer altı kaynakları var ama kullanamıyor, işletemiyor. Beşiktaş kaynaklarını ve gençleri kullanamamaktaki beceriksizliğine (Batuhan, Aydın Karabulut vb.) devam ederse başta kendine ama sonunda Türk Futboluna ihanet etmeye devam etmiş olur.