BIY

24 Aralık 2010 Cuma

En Müthiş Kadro

Hayırlısı olsun,

Allah; nazardan, çekemeyen kem gözlerden, sakatlıklardan korusun inşallah. Sene sonu ihtiyaca göre 2 nokta transfer daha yapılınca Türk futbol tarihinin en müthiş kadrosu kurulmuş olacak.

Cenk
Hilbert Sivok Ferrari Köybaşı
Ernst Fernandes
Simao Guti Quaresma
Almeida

Rüştü
Rıdvan Toraman Ersan Üzülmez
Necip Aurelio
Nihat Onur A.Kucik (Ekrem)
Bobo

En Büyük BEŞİKTAŞ

8 Ekim 2010 Cuma

Hangi Rotasyon?

Rotasyon kelimesi aslında daha çok Basketbolda kullanılır veya bizler basketbol maçlarında sık sık duymuşuzdur. Yakın zamanda bunun en güzel örneğini Dünya Şampiyonasında yaşadık. Her periyotta neredeyse farklı bir 5 ile oynayan Milli Takımımız (bu tempoya ayak uydurmak, bir sonra ki güne de hazır olmak için) güzel uyguladı bunu ve Hidayet, Ersan, Kerem dahil herkes girdi rotasyona. Bu sayede yıldızlarımızdan da maksimum verim aldık.

Rotasyon aslında takımın yıldızlarından en iyi şekilde faydalanmak ve diğer oyuncuları da yoğun maç temposunda güçlü tutmak için yapılır. Peki Schuster ne yapıyor rotasyon adı altında. Takımın yıldız oyuncularını (Ernst, Quaresma, Guti) sürekli oynatıyor, sakatlık olmadıkça. Trabzon maçında Ernst ben de artık insanım dedi ve sezonun en kötü (kapasitesine göre) oyununu oynadı. Buna rağmen yabancı sınırlamasına takılmasa yine de oyunda kalıyordu.

Ernst Beşiktaş’ın oynadığı 15 maçın tamamında ilk 11 de oynuyorsa bu nasıl rotasyondur böyle diye sorulmaz mı hiç? Quaresma 15 maçın 12’sinde 11 de 1’inde de sonradan oyuna giriyorsa (oynamadığı iki maçta sakattı) bu nasıl rotasyondur böyle diye sorulmaz mı hiç? Aynı şekilde Guti kendi hazırlık dönemini bitirdikten sonra (takıma geç katıldığından) 10 maç görev alıyorsa bu nasıl rotasyondur böyle diye sorulmaz mı hiç?

Ama soran yok. Soran olmadığı içinde Quaresma ve Guti sakat, Ernst’in de Trabzon’da ne halde olduğunu gördük. Basın ve Tv yorumcuları Beşiktaş rotasyon yapıyor diye tartışıp duruyor ama Beşiktaş Rotasyon yapmıyor.

Rotasyona giren oyuncular Bobo hariç zaten alternatifi oynadığında kimsenin sesini çıkarmayacağı oyuncular. Hakan-Cenk, Üzülmez-Köybaşı, Toraman-Zapo-Ferrari, Ekrem-Erhan, Holosko-Nihat, Hilbert-Tabata, Nobre-Bobo.

Necip’i yazmıyorum çünkü Aurelio geldikten sonra rotasyondan çıktı ne yazık ki. Artık Aurelio banko oynayacak, Guti veya Ernst sakat olmadığı müddetçe Necip kenarda bekleyecek. Sonrada rotasyon yapılıyor diye konuşulacak.

Peki Bobo’yu rotasyona soktukta iyi faydalanabildik mi ona bakalım son olarak. Oynadığımız Fenerbahçe-Trabzon karşılaşmalarında deplasmanda oynadığımız için en çok ihtiyaç duyduğumuz oyuncu Bobo ama oynayan Nobre. Hiçbir zaman oynamasının bir mantığını yok ama hadi diyelim İnönü’de oynuyoruz, baskı ve yan top yapacağız o zaman mecbursan oynat, Bobo otursun. Ama deplasmandaki çok önemli derbilerde hangi mantıkla Nobre oynar Allah aşkına. Guti topu alıyor, arka taraf yayla gibi açık top atacak, Nobre, nobre nobre (bu ikilemeyi size bırakıyorum ama bu da oturdu bence) bakınıyor, bekliyor. Arkaya koşu yapacak oyuncu oynatmayacaksan o zaman Guti'ti niye oynatıyorusun?

Bu hataların acilen düzeltilmesi gerekiyor, yoksa çok iyi başlamamıza rağmen hem Avrupa’daki hem Türkiye’deki hayellerimize çok yazık olacak.

20 Eylül 2010 Pazartesi

Schuster Böyle İstedi?

Çok rahat kazanacağımız bir karşılaşmayı zora sokmanın mantığı nedir acaba? Doğru tercihler yapılmış olsaydı bunun gerçekleşeceğinin en güzel kanıtı da ilk 25 dakika.

Bu süreçte Nobre yerine Bobo, Nihat yerine Tabata veya Holosko (18'de bile yok), Aurelio yerine Necip, Hakan yerine Cenk olsaydı iddia ediyorum bu durumdaki Fenerbahçe ile 10 maç yapılsa 8’ini Beşiktaş alır 2’si de berabere biterdi.

Kontrol bizde top bizde ama Guti’nin attığı ve atacağı toplara koşacak golü atacak oyuncular sahada değil. Maçın başında Guti’nin attığı topta Nobre yerine Bobo olsa gol veya penaltı-kırmızı kart olurdu. Golümüzde zaten Guti ve pasına doğru düzgün koşu yapan Bobo oyunu ile geldi. Her şey bir yana Bobo ve Cenk ile maça başlanılmaması affedilir gibi değil.

Hakan’a çok geçmiş olsun ve en kısa zamanda sağlığına kavuşması dilerimi gönderiyor, Schuster’in de Hakan’ın son tercih olması gerektiğini artık anladığını da umut ediyorum. Yenilen gol maçın ikinci kırılma anı oldu. Fenerbahçe’nin tek şansı yan toplar ve biz kalede yan top özürlüsü Hakan’la başlıyoruz. Olacak iş değil. Kaleci hata yapar tabii ki ona lafımız yok ama Hakan’ın yenilen golde topa çıkışını izlerseniz ne demek istediğimi anlarsınız. Aslında Hakan’ın sakatlanıp Cenk’in girmesi de şansızlık gibi gözükse de Beşiktaş için şans oldu.

Schuster’in oyuncuları tam olarak tanımadığını maç kadrosundan sonra Ekrem sakatlanınca bir kez daha görmüş olduk. Burada yapılacak en iyi tercih yabancı kontenjan sorunu da yokken Hilbert’in sağ beke geçmesiydi. Avrupa maçındaki performansı tartışılır belki ama daha önce Stuttgart’ta çok kez oynadığı bir pozisyon burası. Niye hiç denenmiyor zaten anlamıyordum ama Ekrem sakatlanınca kullanılmaması akıl alacak gibi değil. Bu durumda da kullanılmayacaksa yabancı kontenjanını boşuna işgal etmesinler ve devre arasında iyi bir oyuncu alınsın.

Diğer alternatifler de Aurelio’nun sağ beke alınarak Necip’in orta alana alınması veya Toraman’ın o bölgeye alınarak Adem’in stoper’e kaydırılmasıydı. Ama hayatında ilk defa sağ bek oynayacak bir adamı gidip sağ beke aldı. İbrahim Üzülmez her türlü saygı duyulacak bir adam gerçekten elinden geldiğince yapmaya çalıştı ama bu yapılan hatalı değişikliği eleştirmemize engel olamaz.

İsmail’den çok şey bekliyoruz ama olmuyor bir türlü. Defans yapmayı beceremiyor bir türlü. 1,5 senedir Üzülmez’i seyrediyor beraber idman yapıyor. Ya insan nasıl hiçbir şey öğrenmez. Üzülmez’in jübile yapmadan Beşiktaş’a yapacağı en büyük katkılardan bir tanesi de İsmail’e defans yapmasını öğretmek olacaktır.

Nihat’ın çok iyi bir psikolog ile en kısa zamanda terapiye başlaması gerekiyor. 70-80’ler de ciddi baskı yokken sağ açıkta taç çizgisinin orada topa vuramayarak yere düştüğü an çaresizliğinin ve bitmişliğinin resmiydi. Kendisi profesyonel destek almayı akıl edemiyorsa yönetimin bunu sağlaması lazım. Yönetimin işi sadece milyon euro’lar vererek oyuncu almak değildir. Aldığı oyuncudan da en iyi şekilde faydalanmak için de ne gerekiyorsa yapması gerekir.

Guti ve Quaresma’yı izlemek gerçekten çok büyük bir keyif. Umarım artık transferler bu şekilde devam eder. Oyuncu almak için oyuncu almak yerine az ama öz oyuncu alarak bir-iki sene içinde çok daha iyi bir takım olabiliriz.

Oyuncuların atmosfer ve saha zemini kontrolü için ilk sahaya çıktıklarında (11’ler açıklanmadan) Necip’in yüzünü gördüğümde 11’de olmadığını yüz ifadesinden anladım. Ne kadar çok üzgün olduğu ve hayal kırıklığı yaşadığı (Cenk içinde geçerli) net bir şekilde görülüyordu. Maçın berabere bitmesi kadar bu sahneyi görmekte moral bozucuydu.
Schuster Aurelio’yu oynatacağım diye inşallah Beşiktaş’ın geleceği ile oynama devam etmez.

22 Ağustos 2010 Pazar

Nazar Boncuğu

Bu kadar çok gündemde kalınca, bu kadar çok yıldız alınca ister istemez insanların gözü kalacaktı. Q7, Guti, Robinho derken göze geldik, bu karşılaşmada kem gözlerden korunmak için “Nazar Boncuğu” olsun.

Şaka bir yana güzel ve güneşli günler görebilmek için bu karşılaşma; yönetim ve teknik kadroya da “Ders Boncuğu” olmuştur umarız.

“Bir zincir en zayıf halkasının gücü oranında güçlüdür” bu sözü transferin son günlerinde sabah, öğle, akşam akıllarına getirmeleri gerekir.

Şu ana kadar yapılan transferler -Hilbert hariç- çok doğru tercihlerdi. Son hamleleri de doğru yaparsak iyi bir takım olma yolunda emin adımlarla ilerleriz. Emin adımlarla ilerleriz diyorum çünkü bunun için belki de 1 yıl sabretmek gerekecek. Bu sezon bölgeler arasında bayağı uçurum oluştu. Bir transfer sezonunda tüm ihtiyaçları gidermek mümkün olmayabiliyor. Önümüzdeki sezon başında eksik bölgelere (sağ-sol bek, ön libero, sağ kanat, forvet) yapılan transferlerle kalıcı başarılara yelken açılabilir.

Şampiyon olabilmek için tüm hatlarının güçlü olduğu bir takım kurmak gerekir. Yoksa alınan yıldızlarla dengesizlikler takımı yaratarak, hayal ettiğimiz başarıları sadece rüyalarımızda görürüz. Yani Robinho’nun alınması kadro yapısı olarak bütün dengeleri altüst edecektir. (Ekonomik dengelere değinmiyorum çünkü denge veya ekonomi diye bir şey zaten kalmadı artık.) Burada acil ihtiyaç duyulan transfer forvet’tir. Sonra ön libero, sağ kanat, sonra da sağ-sol bek’tir. Robinho sağ veya sol kanat oyuncusu olur bu takımda yani Q7’nin ters kanadında. 4-3-3’te. Çok net görülüyor ki bu da bizim şuan ihtiyacımız olan bir şey değil.

Bu transfere taraftar için de ihtiyaç yok. Çünkü Q7 ve Guti ile taraftarda zaten istenilen heyecan yaratıldı. Stat doluyor, formalar ve kombineler satıyor. Hatta Kartal yuvalarında forma yok, 2 haftadır forma bulamıyoruz. (Ürün satma pazarını yönetmek içinde hazır ve profesyonel olmak lazım ancak görülüyor ki değiliz.) Stadın kapasitesi de belli. Daha ne kadar kombine satılabilir. Sanki stadımız 50 bin kişilik. Bitirin yeni stadı o zaman 2 tane değil 5 tane yıldız alın. Yani kombine içinde, forma satışı içinde, stadı doldurmak içinde Robinho’ya ihtiyaç yok.

Maça gelirsek; Schuster’e Türkiye ligini Finlandiya, Norveç vb. liglerle karıştırmaması için çok iyi telkinde bulunulmalı. Tayfur Hoca’yı tribünden daha iyi analiz yapsın diye yukarı gönderdi ama sanki Hoca Türkiye ligini tanıması için kendisi çıksa daha iyi olacak. Bu yanlış’tan bir an önce dönülmeli, Tayfur Hoca veya başta bir Türk hoca Schuster’in yanına gönderilmeli.

Kadroları görünce bu gecenin hüzünle bitebileceğinin şimşeği eminim ki tüm taraftarların kafasında çakmıştır. Viktoria Plzen maçında hatasını görüp ikinci yarı Necip’i alıp oyunu dengelemişti, bu maçta da nasıl olsa ikinci yarıda hatadan döner dedik ama hatada ısrar ettiğini görünce şüphe ortadan kalktı ve biz akşam yeniliriz dedik. Aynen öyle de oldu. Hatta Belediye Beşiktaş’ın yaptığı saçma ofsayt taktiğine orta çizgiden adam çıkarmayı akıl edebilse daha kötü bir sonuçla da karşılaşabilirdik.

Ernst hiçbir karşılaşmada yalnız oynatılmamalı, Guti ile oynarken hadi denenebilir belki ama diğer durumlarda akla bir getirilmemeli. Takım 11’ini yazarken Ersnt’in yanına Necip yazılmalı ondan sonra kadro oluşturulmalı. Bu maçta gösterdi ki uzun lig maratonu ve kupa maçlarında bu ikili bize yetmez. Yerli veya yabancı takviye yapılmalı, yapılamazsa Fink kesinlikle gönderilmemeli. Delgado ve Tabata arasındaki tercih artık doğru veya yanlış yapılmalı. İkisi birden takımda tutmak bölgelerdeki alternatif dağılımını etkiliyor.

Erhan mecbur kalınmadıkça kadroya alınmamalı. Zincir’in sağlamlığı burada işte ortada: bir tarafta Q7 bir tarafta Erhan. Böyle olunca da senin zincirin Erhan kadar güçlü oluyor işte. Rıdvan gelene kadar burada Ekrem ve Toraman kullanılmalı. Hilbert çok net görülüyor ki kanat oyuncusu değil illa ki oynatılması gerekiyorsa sağ bek’te denenmeli. Ersan kadroda sırıtmadı, ligde ofans kontenjanını açmak için kullanılabilir gibi gözüktü.

17 Mart 2010 Çarşamba

TÜM BEŞİKTAŞ'LILARA ÇAĞRI

Evet Beşiktaş üzerinde yıllardır devam eden oyunlar planlı programlı bir şekilde devam ediyor. Fenerbahçe ve Galatasaray sistemin ana unsuru diğerleri de tamamlayıcısıymış gibi futbol yönetiliyor. Hazırladığım analiz bunu çok açık bir şekilde ortaya koyuyor.

Aslında hiç bir açıklama yapılmadan sadece analiz yayınlansa bile neyin ne olduğunu ve ne yapılmaya çalışıldığını futboldan anlamayan bir insan bile anlar.

Takımların maçlarını oynadığı günlerin analizi (programı açıklanan 28'inci hafta dahil)


Beşiktaş
Cuma = 8
Cumartesi = 13
Pazar = 3
Pazartesi = 2


Fenerbahçe
Cuma = 1
Cumartesi = 8
Pazar = 16
Pazartesi = 2

Galatasaray
Cuma = 2
Cumartesi = 3
Pazar = 18
Pazartesi = 4

Beşiktaş'ın Pazar günü oynadığı 3 maçın 2'si deplasman ve 1'i de Galatasaray derbisi, yani Galatasaray'ın kontejyanından oynamışız onu da! Lig bitecek ama Beşiktaş'a Pazar günü kendi evinde hiç maç oynatılmamış? Yazıklar olsun!

Şampiyonlar ligi ve UEFA maçlarını bahane olarak öne sürecekler için bu ay'ın programı şöyle: Çarşamba tehir maçı Belediye ile, Pazartesi-Denizlispor, Cuma-Kasımpaşa, Cumartesi-Eskişehirspor yine Cuma-Ankaragücü. Kulübün ismini Cumaspor, Haftaiçispor olarak değiştirelim bari de içleri rahat etsin! Final haftalarına gelinmiş, biraz olsun adeletli dağılım yapın bari. Ama nerde?

Bu analizi inceledikten sonra, bu dağılım oluşmasına ne olursa olsun aslında izin vermemesi gereken Yönetim başta olmak üzere tüm Beşiktaş'lıları ;

Beşiktaş'ın ne kadar büyük bir kulüp olduğunun,
Tv'de yayın boşluklarını ve günleri dolduran kulüp olmayacağının,
En önemlisi taraftarından koparılamayacağının,

anlaşılmasını sağlamak için göreve davet ediyorum.

Not: Konu hakkında yazılarım devam edecek...

6 Mart 2010 Cumartesi

Çomak Sokmak

Artık puan kaybının telafi edilemeyeceği haftalara girdik. Kayserispor maçı bu anlamda çok ama çok önemli bir maçtı. Mustafa Denizli belkide bunun korkusu ile kumar oynadı. Şansının da yaver gitmesi ile kazandı. Ancak bu kazanılan maç kesinlikle doğru budur havasına sokmamalı Hocayı.



Skor yazarlığı yapmayıp gerçekleri, desti kırılmadan yazalım biz yinede. Çünkü basında yine Mustafa Hoca göklere çıkartılıyor.



Kontrollü oynak adına Toraman'ı ön liberoda kullanmak yerine Hoca Necip'i kullanmış olsa hadi bir şekilde olabilir diyebilirdik. Ancak Toraman'ında önlibero oynadığı bu kadro çok riski bir kadroydu. Çünkü oraya Toraman girince hem pas trafiği bozuluyor hem de Toraman'a güvenip Ersnt ve Fink arkalarını toplamıyorlar. Düzgün çalışan düzene kendimiz çomak sokmuş oluyoruz bir yerde.



Orta sahayı tabii ki güçlü tutmamız lazım ancak bu orada stoper oynatarak, sağ bekte stoper oynatarak olmaz. Daha doğrusu her zaman olmaz. Maçın başında atılan gol Beşiktaş'ın kalesinde olsa ne olacaktı? sorusuna verilecek sağlıklı cevaplar aslında herşeyi açıklıyor.



Futbolun artık herkes tarafından bilinen basit bir kuralı var: Biliyoruz ki savunma ağırlıklı oynayan takımların gol yeme riski daha fazla. (Ki Beşiktaş genelde bu golleri yiyiyor). Onun için topa daha fazla hakim olmaya çalışmalı, daha çok pas yapmalı ve topu daha çok ileri de tutmalı çalışmalı.



Yine oyuncu değişikliklerinde geç kalındı. Tabata'ta iyi oynamaya başaladığı için resmen cezalandırılıyor. Maçta skor avantajı ele geçirdikten sonra ikinciye yarıya girerken niye Tello ile değiştirilmez anlamıyorum. Hazır açık alan var, bul üçüncü golü rahatla. Kayseri golü 60'larda bulsa nasıl çıkacaktı 90 dakika.



No olur artık şansa bırakmayalım maçların sonucunu, doğru kadro ve doğru oyuncu değişiklikleri ile şampiyonluğa emin adımlarla ilerleyim.



Bu kadro şampiyon olamazsa çok yazık olacak çünkü.

22 Şubat 2010 Pazartesi

Açık Açık Gidiyor!

Gaziantep-Galatasaray-Kayserispor maçlarında alınacak 9 puan Beşiktaş'ın neredeyse şampiyonluğu ilan etmesi demek olacaktı ama bu fırsat kaçırıldı. Galatasaray beraberliğinden sonra artık işler hiçte kolay olmayacak. Kayserispor maçında alınacak olası bir mağlubiyet Beşiktaş için ligin bitmesi demek olacak.

Gelelim derbiye. Mustafa Hoca alışkanlıklarından vazgeçmedi ve şapkadan tavşanlar çıkarttı yine. Bence artık derbi maçları öncesi ilk 11 için yarışmalar düzenlenmeli. Zira sayısalı tutturmak Denizli'nin çıkartacağı 11'i tutturmaktan daha kolay. Beşiktaş kasasına iyi kötü bir ek gelir olur en azından.

Tabata'nın verimi son iki maçta artmışken tekrar onu kesmenin, hatta sonradan oyuna dahil etmeyi bile düşünmeyecek kadar unutmanın anlamı neydi anlayamadık. Asist yapabilecek gol atabilecek bir oyuncuyu unutmakla Hoca direkt maçın kaderini etkiledi.

Durap top, duran top, duran top... Olmuyor, olmuyor, olmuyor. Maçın ilk yarısı bitirken 10'un üzerinde korner ve bi o kadar serbest vuruş kullanıldı. Yine hepsi çöpe gitti. Yazık gerçekten çok yazık. (Bu arada geçen hafta Antep'te 60'ıncı dakikada bu SIFIR'dı.) Ne olur artık bu soruna bir çözüm bulunsun. Avrupa'dan bu konulara hakim bir eğitmen getirilsin. Nasıl kaleci antrenörü varsa duran top organizasyonları içinde antrenör olsun.

Kadronun haricinde aslında maçın kırılma anları oyuncu değişiklikleri ile yaşandı. Mustafa Hoca Nobre-Holosko, Bobo-Nihat değişikliği ile Galatasaray'a oyuna ortak olma şansı tanıdı. Çünkü o ana kadar sadece savunan rakibi o andan sonra ileriye çıkmaya başladı.

Aslında en güzeli ikinci yarıya direk Holosko-Bobo değişikliği ile başlanmasıydı. En kötü 60'ıncı dakika değişikliğinde bu yapılmalıydı. Hatta başta yapılan hatadan dönülüp Tello-Tabata değişikliği ile birlikte yapılmalıydı. Çok ama çok büyük bir hata yapıldı, çok ama çok büyük fırsat kaçırıldı.

Nihat bu takımda oynatılmak isteniyorsa İspanya'da oynadığı gibi oynatılmalı. Ya Bobo ile ya Nobre ile forvet oynamalı. Yoksa hem Beşiktaş hem de Nihat zarar görmeye devam eder. Bu sistemde ve dağılımda hiç faydası olmuyor aksine zararı oluyor. Hoca bu gerçeği kabul etmeyip ısrar ediyor ama birilerinin bu gerçeği Hoca'nın anlamasını sağlaması lazım.

Anlatmaz iseler biz onlara açık açık, göz göre göre şampiyonluğun nasıl kaçırıldığını anlatmaya devam edeceğiz, içimiz acıya acıya...